Absürdün İlanı
- Gorkem Bilenoglu
- 22 Eki
- 2 dakikada okunur
İnsanın günlük hayatı devam ettirebilmesini sağlayan ve en çok gözardı becerilerinden biri kuşkusuz unutabilme becerisi.
Hayatın neden-sonuç ilişkilerine bağlı işlemediğini, bizimki de dahil olmak çevremizdeki bütün hayatların sona ereceğini ve üstüne üstlük bunun belirli bir kronolojiyi takiben gerçekleşmeyeceğini, evrenin bizi hak ettiklerimizle buluşturmak ya da hak etmediklerimizden korumak gibi bir çaba içerisinde olmadığını, doğrusu bizden başka kimsenin böyle bir çetele tutmadığını ve bizim de bu konuda hayli taraflı olduğumuzu…
Bütün bunları aklımızın göz önünde köşelerinden birinde tutup kaldırımları adımlamaya devam etmek mümkün olmaz mıydı?
Anlam, nedensellik ve bütünlük arayan zihinlerimizle anlamsız ve rastgeleliklerden oluşan bir dünyada yaşıyoruz. Dünyayı değil, insanı değil, insanla dünyanın ilişkisini “absürd” olarak tanımlıyor Camus. Sıklıkla yanlış anlaşılmasının aksine, bu onu yaşamakla ilgili karamsar bir yere götürmüyor. Tam tersine bu farkındalığa sahip olmayı, yaşamaya değer ve otantik bir hayat sürmenin anahtarı olarak sunuyor.
Sisifos, tanrılar tarafından ebediyen zirveye ulaştırdığı anda tekrar en aşağı yuvarlanacak olan bir kayayı taşımakla cezalandırılmış bir ölümlü. Camus, Sisifos’un mahkum edildiği “yararsız çaba”yı absürdün en büyük örneği olarak önümüze seriyor. Onun çaresizliğiyle bağ kurduğu için değil, onu mutlu hayal etmek gerektiğini düşündüğü için.
Sisifos için absürd ile arasında dikkatini çelebilecek hiçbir “dekor” kalmamıştır. Bütün çıplaklığıyla, en gürültüsüz haliyle absürdün gözlerinin içine bakmaktadır. Bizler için temas çoğunlukla Sisifos’un yaşadığı kadar filtresiz, yoğun halde olmaz belki ama geniş bir sokakta görmesek bile kalabalığın içindeki varlığını hissedebilir ya da günün en rutin anının ortasında yaptığımız işe yabancı hissettiğimiz birkaç saniyenin açtığı pencereden gelen esintisiyle irkilebiliriz. Görmemiş, duymamış, duyumsamamış gibi yapabilmek mümkün müdür?
İki Alıntı
1.
“Bu sayfalarda, biraz da tumturaklığa kaçarak “Yaşama umutsuzluğu yoksa, yaşama aşkı da yoktur,” diye yazmıştım. O sırada ne denli doğru söylediğimi bilmiyordum; gerçek umutsuzluk zamanlarından geçmemiştim daha. Bu zamanlar geldi ve bende ölçüsüz yaşama isteğinden başka her şeyi yıkabildi.”
Tersi ve Yüzü - Albert Camus
2.
“Bu söylen “trajik”se, kahraman bilinçli olduğu içindir. Gerçekten de her adımda başarma umuduyla desteklenseydi, neden kederli olacaktı? Bugünün işçisi yaşamının tüm günlerinde aynı işlerde çalışır, bu yazgı da uyumsuzlukta bundan aşağı kalmaz. Ama ancak bilinçli olduğu ender anlarda “trajik”tir. Sisifos, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış Sisifos, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir: inişi sırasında bunu düşünür. Bunalımını oluşturan açık görüşlülük aynı zamanda yengisini de tüketir. Horgörünün aşamadığı yazgı yoktur.”
Sisifos Söyleni - Albert Camus
Üç Soru
1.
Günlük yaşayışımı büyük ölçüde belirleyen temel değerler neler?
2.
Bu değerlerin hangileri sırtını kendime dair farkındalığıma yaslıyor ve ne şekilde?
3.
Bu değerlerin hangilerini hazır olarak aldım ve nereden/kimden?




Yorumlar